22 Kasım 2012 Perşembe

21 Kasım Perşembe "Çarşamba Akşamı Buluşmaları" Eğitim ve Okul Müfredatı 2


21 Kasım Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Katılımcılar:


Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
Bülent YÜKSEKOL
Emine YÜKSEKOL
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
İrem BORAN
Kemal Yaşar ŞAHİN
Merve GÖNENÇ
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞLU
Yıldız TUNA
Tevfik ERBALTA

*Bu akşam ki kalıbımız;



B- Sınavsız Eğitim Olmaz

  1. Sınavsız olmazsa nasıl olur?
  2. Sınavlar ne kadar doğru?
  3. Neden olmasın?
  4. Sınavı kim hazırlıyor?
  5. Sınavı yapanlar bir sınavdan geçiyor mu?
  6. Neyi sınıyoruz, bilgiyi mi zekayı mı?
  7. Sınav çocukları yarışa sokmuyor mu?
  8. Sınav olmadan başarı kriteri belirlenemez mi?
  9. Sınav nedir?
  10. Sınav ve sonucu çocuğun başarısını belirliyor mu?
  11. Sınav çocukları sahtekarlığa itmiyor mu?
  12. Öğrenme süreci sınav dışında başka bir yöntemle ölçülemez mi?    
  13. Sınav öğrenmenin önündeki engel değil mi?  
  14. Sınavlar çocukların ruhunda bir tahribat bırakmıyor mu? 
  15. Sınavlar çocuklardaki yetenekleri ortaya çıkartabiliyor mu?
  16. Sınav mı? Ölçme değerlendirme mi?
  17. Sınavlar yönlendirme yapabiliyor mu?
  18. Sınav olmadan öğretilemez mi?
  19. Sınav gelişimin önündeki engel değil mi?
  20. Sınavsız eğitim yok mu? 

Sorguladığımız bu kalıbımız ile ilgili fikirlerini yorum olarak bırakmanızı rica ediyoruz. Sizce eğitimimiz sınavsız olsa nasıl bir sonuca ulaşırdık? Yoksa sizce sınavlar gerekli mi?




8 Kasım 2012 Perşembe

07 Kasım Perşembe "Çarşamba Akşamı Buluşmaları" Eğitim ve Okul Müfredatı 1




07 Kasım Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Özel İlgi Çarşamba Akşamı Buluşmalarında bu ay Eğitim Konusunu ele alıyoruz. Eğitim sisteminden ve sorunlarından şikayetçi olmayanımız yoktur diye düşünüyoruz. Yine de bu sürece ayak uydurmaya ve bu tatsız dönemleri yaşamaya devam ediyoruz. Eğitim konusundaki kalıplarımızı belirleyip bu ay onuna kadar bu kalıplar üzerinde konuşmaya devam edeceğiz, sizde bize katılmak ister misiniz?

Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
İrem BORAN
Kemal Yaşar ŞAHİN
Merve GÖNENÇ
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞLu
Tevfik ERBALTA
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN

  1. Bunu öğrenip de ne yapacaksın?
  2. Bir şey olamazsan öğretmen ol bari?  
  3. Çok gezen mi çok okuyan mı?
  4. Kitap kalemsiz eğitim olmaz.
  5. Milli eğitim.
  6. Okuyacağım da ne olacak?
  7. İcat çıkarma.
  8. Eğitim sistemi  (sistem bu)
  9. Çocukların yarıştırılması iyidir.
  10. İyi okullarda (paralı) eğitim yapma şansı yakalanması gerekir.
  11. Başarının not ile ölçülmesi gerekir.
  12. Bir diplomam olsun da ne olursa olsun.
  13. Sadece derslerine bak başka bir şeyle ilgilenme.
  14. Üniversiteyi kazanmak için dershane şart.
  15. Kazanmak için öğretmenini seç.
  16. Sınavsız eğitim olmaz.
  17. Oku baban gibi.
  18. Arkadaşın gibi çalışkan ol.
  19. Bu eğitim sistemi Türkler için yapılmıştır.
  20. Çalıştın da ne oldu kopya çeken sınavı geçti.
Seçtiğimiz ilk kalıbımız;



A - EĞİTİM SİSTEMİ (SİSTEM BU)
  1. Aynı sistem her insan için uygun mudur?
  2. Eğitimcilerin eğitimi planlı mıdır?
  3. Eğitim milli olmalı mı?
  4. Eğitimin sivil ve yerel olması mümkün müdür?    
  5. Gerçekten de yapılacak hiçbir şey yok mu?
  6. Eğitim isteğe bağlı olmalı mı?
  7. Eğitim bir sistem mi olmalı?
  8. Sistemsiz olur mu?
  9. Eğitim ev de olur mu?
  10. Okul müfredatı nasıl belirlenmeli?
  11. Bu sistem kimin sistemi?
  12. Sistem sorgulanamaz mı?
  13. Öğrenci bu sistemden memnun mu?
  14. Öğretmen bu sistemden memnun mu?
  15. Sistemi değişime zorlayamaz mıyız?
  16. Eğitim sadece okulda mı olmalı?
  17. Sistemi değiştirirsek her şey düzelir mi?
  18. Sistemi kim veya kimler kurdu?
  19. Bu sistem yararı mı zararlı mı?
  20. Partiler ve politikacılar bu sorunla neden yeterince eğilmiyorlar?
  21. Gelişim ve değişimin bu kadar hızlı olduğu bir dönemde sistemi değiştirmek şart değil midir?
  22. Teknoloji, moda vb… değişimleri ülkemize taşırken neden aynının eğitim sistemi için yapmıyoruz?
  23. Sorgulanmaz ise sistem gelişir mi? 


18 Ekim 2012 Perşembe

17 Ekim 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sivil Toplum Kuruluşları 3



17 Ekim Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
Bahar BAŞATİK
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Merve GÖNENÇ
Necati SAYGILI
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞLU
Sadri ÖZEN
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN


SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI 3

KALIP CÜMLE: DÜNYAYI SEN Mİ KURTARACAKSIN?



  1. Kim kurtaracak?
  2. Neden kurtaracaksın?
  3. Bugüne kadar kurtardığın bir şey yok mu?
  4. Dünya bir kişi ile mi kurtulur?
  5. Bir çiçekle bahar gelmez mi?
  6. Neden ben olmayayım?
  7. Neden sen olmayasın?
  8. Bir okyanus damlalardan oluşmuyor mu?
  9. Hangi kurtarıcıyı bekliyoruz?
  10. Sen çok mu yeteneklisin?
  11. Sen çalıştın da ne oldu?
  12. Bir kıvılcım bir bozkırı tutuşturamaz mı?
  13. Bir nal bir at kurtarmaz mı?
  14. Dünya kurtulmalı mı?
  15. Km’lerce sürecek bir yolculuk ilk adımla başlamaz mı?
  16. Beraber olursak kurtaramaz mıyız?
  17. Dünya kendini yenileyemez mi?
  18. Sen gücünün farkında mısın?
  19. Sen potansiyelini dünyayı kurtarmak için kullanıyor musunuz?
  20. Denemeye değmez mi?
  21. Sen değilse kim şimdi değilse ne zaman?
Sonuç olarak;

Kemal Şahin: Çorbada benim de tuzum bulunsun?
Necati Saygılı: Bu dünyanın bir parçası da ben olduğum için çalışmam ve kurtarmam doğal. Sen kurtarmaya uğraşmazsan ben uğraşmazsam bu dünya hiç kurtulmaz.
Adnan Kandermiroğlu: Benden öğrenecekleri çok şey var. Sorumluluk almak istiyorum çünkü varım.
İbrahim Büyükgümüş: yaptıklarımızdan sorumlu olduğumuz gibi yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Ahmet Tuna: Bir kişi büyük bir fark yaratabilir.
Sadri Özen: Birlikten kuvvet doğar.
Yıldız Tuna: Gel beraber dünyayı kurtaralım gücümüz yeter.
Bahar Başatik: Eğer kurtarmayı denemezsem yok olmaya mahkumum çünkü dünya hepimizden oluşuyor. Bana teşekkür etmelisin seni de kurtarmaya gidiyorum. Denemezsem şikayet etmeye hakkım olmadığını düşünüyorum.



11 Ekim 2012 Perşembe

10 Ekim 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sivil Toplum Kuruluşları 2


10 Ekim Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Merve GÖNENÇ
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞĞLU
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN


SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI 2

KALIP CÜMLE: BEN OLMASAM DA OLUR.



  1. Kim olacak?
  2. Senin yaratacağın fark ne olabilir?
  3. Ben olmazsam ne olur?
  4. Ben oldum da ne oldu?
  5. Sen kimsin?
  6. Kimsesiz bir şey yapılabilir mi?
  7. Burada değilsen neredesin?
  8. Bu iş vacip midir?
  9. Bensiz bu işler yapılmayacak mı?
  10. Yapılması gerekenler kendiliğinden olur mu?
  11. Sen bir hiç misin?
  12. Sen olmadığında sen olacak mısın?
  13. Orada olmak fedakârlık mıdır?
  14. Havanda su dövmeye talip miyim?
  15. Sorumluluk alırsam her şey benim üstüme kalır mı?
  16. Bir bilmem bir belayı def eder mi?
  17. Düşündüklerini savunmayı bir başkasına mı bırakacaksın?
  18. Yapmak istediklerini hayata başkası nasıl geçirsin?
  19. Sonuç istiyorsan eylemin içinde olman gerekmez mi?
  20. Bütün hayatında bu kadar etkisiz misin?
  21. Olmak için hiç mi zamanın yok?

Sonuç olarak;

Kemal Şahin: Bu dünyada bir iz bırakmaya ne dersin, bugün ol zaten bir gün olmayacaksın.
Adnan Kandemiroğlu: Ben bilmem eşim bilir. Sonuç istemiyorum eylemin içerisinde olmak da istemiyorum.
Yıldız Tuna: Herkesin yaratacağı bir farkı var ama olmazsan olmaz, bu farkı yaratamazsın.
Nilgün Meriç: sen olmasan da olur ama olursan daha iyi olur.
Zafer Akgün: başım ağırısın istemiyorum.
İbrahim Büyükgümüş: Sivil toplum kuruluşları yeniden tanımlanmalı, bu konunun iyi bir tanıma ihtiyacı var.
Ahmet Tuna: Çeşitli renklerin yanında benim rengim de olmalı.

4 Ekim 2012 Perşembe

03 Ekim 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sivil Toplum Kuruluşları 1


Merhaba,

Ekim ayında yeni bir başlık ile "Yaygın ve Yerleşik Kalıpların Sorgulanması Projesi" çalışmasına devam ediyoruz.

Geçen ay tartıştığımız "Sorun Çözme Kültürü" sonrasında bu ayın başlığı "Sivil Toplum Kuruluşları" oldu. Çalışmamıza Bu başlıkla ilgili yerleşik olduğuna inandığımız kalıpları belirleyip bu kalıplara "neler sorulabilirdi?" ve eğer bu sorular sorulsaydı "hangi bakış açılarının ortaya çıkması tetiklenebilirdi?" sorularına cevaplar arayarak başlıyoruz ve son olarak kendi cümlelerimiz ile oturumumuzu sonlandırıyoruz. Unutmayın ki bu sonlandırma şekli, bu çalışmanın çerçevesi dışında tutulması gereken, Çarşamba Akşamı Buluşmaları formatıyla ilgilidir.

*Kırmızı ile işaretlenmiş olanlar üretilen yargıların ve sorulan soruların arasında en çok oyu alanı belirtmektedir. Konumuzla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.


3 Ekim 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Kemal Yaşar Şahin
Merve GÖNENÇ
Murat Uzuneser
Nuriye ÖZKANOĞLU
Sadri Özen
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI 1


TOPLUMDA YERLEŞİK KALIPLAR
  1. Dünyayı sen mi kurtaracaksın?
  2. Bizde olmaz.
  3. Hiç işin gücün yok mu?
  4. Bir elin nesi var iki elin sesi var?
  5. STK para yoksa yürümez?
  6. İşsizlerin uğraşı.
  7. Vakti çok olanların uğraşı.
  8. Başardıkları başaramadıkları?
  9. Başına bela mı alacaksın?
  10. Adaaaam sende?
  11. Ne başardılar ki şimdiye kadar?
  12. Karşılıksız bir şey yapılır mı?
  13. Kanunları sen mi değiştireceksin?
  14. Anarşist misin?
  15. Sana mı kaldı?
  16. Sen kendi işine bak?
  17. Kendine ne faydan var ki başkasına olsun?
  18. Senin ne çıkarın var?
  19. Ben olmasam da olur?
  20. Hangi biri ile uğraşacaksın? 


KALIP CÜMLE: KARŞILIKSIZ BİR ŞEY YAPILIR MI?


  1. Karşılık nedir?
  2. Yaptığımız her şeyi karşılık bekleyerek mi yapıyoruz?
  3. Hobi olarak yapılamaz mı?
  4. Karşılık maddi olmak zorunda mı?
  5. Karınca bu işin neresinde?
  6. Karşılık her zaman gelir mi?
  7. Menfaat mi yardım mı?
  8. İyilik yap denize at?
  9. Karşılıksız bir şey var mı?
  10. Kaybedeceğin bir şey var mı?
  11. Acaba karşılıksız mı yapıyoruz?
  12. Karşılığı olsa farklı mı davranırız?
  13. Gönüllülük bireysel bir sorumluluk mudur?
  14. Karşılık beklemez isek daha çok karşılık bulmaz mıyız?
  15. En azından tarafımız belli olmasın mı?
  16. Yaşamın karşılığı var mı ki?
  17. Karşılığı olsa ne zararı var?
  18. Karşılık beklemek amaca ulaşmaya engel mi?
  19. Karşılıksız gönüllülük olur mu?
  20. Karşılık nedir?
  21. Menfaat mi yardım mı?
  22. Karşılıksız bir şey var mı?
  23. Kaybedeceğin bir şey var mı?

Sonuç olarak;

Yıldız Tuna: Karşılıksız bir şey olmadığı gibi sivil toplum örgütlerinde çalışmak bir gönüllülük değil bir zorunluluktur, içinde değilsek eleştirme hakkımız yoktur.
Sadri Özen: 1 hiçbir şeyidir, 1’in yanına gelecek rakamlarla güç oluşturur, siz yoksanız 1 eksiğiz.
Murat Uzuneser: Aydınım çünkü en az 5 STK’ya üyeyim.
İbrahim Büyükgümüş: Çarşamba Buluşmaları hayalini kurduğum gerçek sivil toplum kuruluşu
olma yolunda hızla ilerlemektedir. (genişleyerek)
Zafer Akgün: Bazı STK’ların yönetimlerinin daha iyi ve demokratik olması gerekmektedir.
Kemal Şahin: Aynı bütünün parçaları olduğumuz farkındalığı ve bilinciyle STK’larda bir şeyler yapmak bir erdemdir.
Ahmet Tuna: Yaşama karşı tavrınız bir yankı gibi aynıyla size döner.
Nuriye Özkanoğlu: STK’lar içerisinde yapılan çalışmaların karşılığı, her zaman bireysel çıkar için değil aksine toplumsal menfaatler ve gelişme için olmalıdır.


27 Eylül 2012 Perşembe

26 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sorun Çözme Kültürü 3




26 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları

Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
Bilkay MEZGİTÇİ
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Merve GÖNENÇ
Murat UZUNESER
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN

SORUN ÇÖZME KÜLTÜRÜ / 3

Toplumda Yerleşik Kalıplar:Her Doğru Her Yerde Söylenmez


·        Doğru nedir?
·        Doğrular nerede söylenir?
·        Doğru gerçek midir?
·        Doğrular filtrelenmeli mi?
·        Doğru söyleyenler dokuz köyden kovulur mu?
·        Doğru söylemenin sonuçları nelerdir?
·        Doğruyu söylenen yer mi zaman mı önemlidir?
·        Bu yalancılık olmuyor mu?
·        Doğrular ne zaman söylenmelidir?
·        Doğrular yerine göre değişir mi?
·        Tersini yapan toplumların gelişmişlik düzeyleri daha mı yüksektir?
·        Yalan ne zaman doğrudur?
·        En büyük erdem dürüstlük değil mi?
·        Hiçbir şey söylememek yalan mıdır?
·        Yalancının mumu yatsıya kadar mı yanar?
·        Her doğru her zaman ortaya çıkar mı?
·        Doğruculuğu yüzünden zarar görmüş insanlar doğruculuğu bırakmalı mı?
·        Doğru tek midir?
·        Doğru toplumdan topluma değişir mi?
·        Asla doğru söylenememesi gereken yer var mı?

      
1.     Doğru gerçek midir?
2.     Doğrular filtrelenmeli midir?
3.     Doğrular yerine göre değişir mi?
4.     En büyük erdem dürüstlük değil mi?
5.     Doğru toplumdan topluma değişir mi?



Sonuç olarak;


Yıldız Tuna: Her doğru her yerde söylenmez ama her gerçek her yerde söylenmeli.
İbrahim Büyükgümüş: Doğrular olabildiği kadar her yerde söylenmelidir.
Adnan Kandemiroğlu: Her doğru her yerde söylenmezse bu bir pembe yalandır.
Murat Uzuneser: Doğrularımızın gerçek olmayabileceğini bilmeliyiz ve doğrularımızı filtrelemeliyiz.
Ahmet Tuna: Dürüstlük varılması gereken bir erdemse veya sahip çıkılması gereken bir erdemse her doğruyu her yerde söylemeye çalışmak gerekir.
Asuman Akgün: En büyük erdem dürüstlüktür.
Zafer Akgün: Doğru bildiklerimiz aslında gerçek midir?
Bilkay Mezgitçi: Vicdanen rahat uyumak istiyorum sözlerimde doğruyu tercih ediyorum hem de her yerde.
Merve Gönenç: İnsanlara gerçeklik olduğu gibi verilmeli ve kendi doğrularını oluşturmalarına olanak sağlanmalı, doğru olduğuna inandıklarımız yüzünden gerçekliği saptırıp bu davranışın sonuçlarının meşrulaşmasına zemin hazırlamamalıyız.

12 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sorun Çözme Kültürü 2



12 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları
Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Kemal ŞAHİN
Merve GÖNENÇ
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞLU
Semra ŞAHİN
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN

SORUN ÇÖZME KÜLTÜRÜ / 2
Toplumda Yerleşik Kalıplar:


  1. Her şey olacağına varır.
  2. Dışarıda üretilmiş fikirler bizim yapımıza uymaz 
  3. Her doğru her yerde söylenmez
  4. Eğitim şart.

KALIP CÜMLE: DIŞARIDA ÜRETİLMİŞ FİKİRLER BİZİM YAPIMIZA UYMAZ.

  • Bizi kısıtlar mı?
  • Bize zenginlik mi katar?
  • Bizi düşündürür mü?
  • Neden uymaz?
  • Kötü olan yanı nedir?
  • Fikirler her koşulda geçerli midir?
  • Ne zaman ve hangi koşullarda değiştirilmelidir?
  • Fikirleri hayatımıza soktuğumuzda ne gibi olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir?
  • Dışarısı neresi?
  • Küreselleşmeye engel mi?
  • Kullandığımız fikirler bizim icadımız mı?
  • Genellemeler yararlı mıdır?
  • Dışarısı her zaman olumsuz mudur?
  • Bu fikirleri seviyor muyuz?
  • Biz dışında doğru olan yok mu?
  • Üretilmiş fikirler nelerdir?
  • Amerika hep yeniden mi keşfedilmelidir?
  • Uymaması bize nasıl yarar sağlar?
  • Yapımızı onlara uydurabilir miyiz?
  • Zor olan farklıyı mı kabul etmek?
  • Bu fikirler farklı mıdır?
  • Fikirleri işimize geldiği gibi mi kullanıyoruz?
  • Üretmeden hazır mı almalıyız?
  • Olaya duygusal mı bakıyoruz?
___________________________________________________________

1.       Neden uymaz?
2.       Biz dışında doğru olan yok mu?
3.       Amerika hep yenden mi keşfedilmeli?
4.       Zor olan farklıyı mı kabul etmek?


Sonuç olarak;

Kemal Şahin: Genellemeler yanlıştır, bu da dahil.
Yıldız Tuna: Dışarıda üretilmiş fikirler bizim yanlış düşünebileceğimizi ve daha az emek sarf ederek farklı fikirleri kabul etmemizin yolunu açar.
Ahmet Tuna: Televizyonun ve özellikle internetin bu kadar yaygın olduğu bir dünyada yapılar git gide birbirine benzediğinden fikirlerin uymaması söz konusu muhtemelen olmayacaktır.
Asuman Akgün: Farklı fikirler bizim bazı yanlışları düzeltmemizi ve bazı değişiklikleri kabul etmemizi sağlar.
Adnan Kandemiroğlu: Dışarıda üretilmiş fikirler bizim ön yargımızı ortadan kaldırır.
İbrahim Büyükgümüş: Seçme şansımızın olduğu her koşulda üretilmiş fikirlere açık olmak gerekir.
Zafer Akgün: Dünyaya bakış açımız değişebilir.
Nuriye Özkanoğlu: Dışarıdan gelen fikir yeni bir ufuk mu açıyor yoksa hiç bir değer taşımıyor mu? Mesele aradaki farkın bizi zorlaması mı, gerçekten çözüm olması mı?

5 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları Sorun Çözme Kültürü 1


Herkese Merhaba;

Çarşamba Akşamı Buluşmaları yeni bir format ile devam ediyor. Sayın Tınaz Titiz'in "Ezber Kalıplarını Sorgula" başlığında değindiği "Yaygın ve Yerleşik Kalıpların Sorgulanması Projesi" çerçevesinde devam ettiğimiz buluşmalarımızda, topluma yerleşmiş ve herkesin kabul ettiği yargıların sorgulamasını yapıyoruz. 

Toplumumuzdaki "sorgulamama" geleneğinin dışına çıkıp bu eksikliği ortadan kaldırmaya yönelik bir adım niteliğinde olan bu çalışma ile bireyden başlayarak topluma yeni bakış açıları kazandırmak amaçlanıyor. 

Sizlerde  bu projeye "yargılarınız ve sorgularınız" ile katılabilirsiniz. 


Konuyla ilgili ilk çalışmamızda bizler oluşturulmuş grup başlıklarından biri olan "Sorun Çözme Kültürü" başlığını seçtik. Bu başlıkla ilgili yerleşik olduğuna inandığımız kalıpları belirleyip bu kalıplara "neler sorulabilirdi?" ve eğer bu sorular sorulsaydı "hangi bakış açılarının ortaya çıkması tetiklenebilirdi?" sorularına cevaplar aradık. Her zaman olduğu gibi son olarak kendi cümlelerimizi de eklemeyi uygun bulduk fakat bu sonuç şekli, bu çalışmanın çerçevesi dışında tutulması gereken, Çarşamba Akşamı Buluşmaları formatıyla ilgilidir.

Kırmızı ile işaretlenmiş olanlar üretilen yargıların ve sorulan soruların arasında en çok oyu alanı belirtmektedir. Konumuzla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.


5 Eylül 2012 Çarşamba Akşamı Buluşmaları
Katılımcılar:

Adnan KANDEMİROĞLU
Ahmet MERİÇ
Ahmet TUNA
Asuman AKGÜN
İbrahim BÜYÜKGÜMÜŞ
Merve GÖNENÇ
Nilay MERİÇOĞLU
Nilgün MERİÇ
Nuriye ÖZKANOĞLU
Yıldız TUNA
Zafer AKGÜN

SORUN ÇÖZME KÜLTÜRÜ
Toplumda Yerleşik Kalıplar:


  1. Eski köye yeni adet mi getireceksin?
  2. Her şey olacağına varır.
  3. Ayağını yorganına göre uzat
  4. Sorun yumağını yavaş yavaş çözmek gerek
  5. Eski tas eski hamam
  6. Her çeşmeden su iç, devlet çeşmesinden su içme
  7. En kötü kararlar kararsızlıktan iyidir
  8. Mevcut bilgim çözüme yetmez
  9. Kendine hayrı yok ahkâm kesiyor
  10. Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok
  11. Ortak akıl
  12. Eğitim şart
  13. Biz Türküz
  14. O sarı öküzü vermeyecektik
  15. Su küçüğün söz büyüğün
  16. Fikir güzel ama zamanı değil
  17. Her doğru her yerde söylenmez
  18. Memleketin ana sorunu eğitimdir
  19. Dışarıda üretilmiş fikirler bizim yapımıza uymaz
  20. İçinde bulunduğumuz coğrafyada çağdaş çözümler üretmek mümkün değildir.
  21. Benim memurum işini bilir

KALIP CÜMLE: HERŞEY OLACAĞINA VARIR.

HERŞEY OLACAĞINA VARIR;

  • Olacak ne?
  • Kaderci miyiz?
  • Biz ne işe yararız?
  • Niye çabalıyoruz?
  • Biz müdahale edersek olacak değişir mi?
  • Her şey olacağına varmaz.
  • Her şeyin çözümü var mı?
  •  Her şeyin tek bir çözümümü var?
  • Her şeyi tek başına mı çözmek zorundayız?
  • Çözüm yeterince istiyor muyuz?
  • Vazgeçmek mi?



Olacak ne sorusu sorulduğunda; çözüme doğru devam etmenin bir yolu açılmış olur.
Biz müdahale edersek olacak değişir mi sorusu sorulduğunda; kişi işlevini tanımlamış olacak ve böylece çözümün bir parçası olmuş olacak.
Çözüm yeterince istiyor muyuz sorusuyla, her şey olacağına varır diyerek konuyu kenara atıp sorun çözmede kıt bir toplum haline geliyoruz.

Sonuç Olarak;

Yıldız Tuna: Her şey olacağına varmaz, olacağa müdahale edersek çözüme ulaşırız.
Nilgün Meriç: Olacak olan zaten bizim çabamızdır.
Asuman Akgün: Olacağın olmasına biz karar veririz.
Nuriye Özkanoğlu: Çözüm için yeterince mücadele edersek zaten olacak olan bizim istediğimiz yere varır.
Ahmet Tuna: Her şey olacağına varır ifadesi, sorunun çözümünü engellemez sadece bir anlık yenilenme sağlar.
Adnan Kandemiroğlu: Toplumsal bir sorundur o yüzden her şey olacağına varır, o yüzden çözülmez.
Zafer Akgün: Müdahaleler negatife dönüşebilir.
İbrahim Büyükgümüş: Her şey olacağına varır cümlesi duyulduğunda durup, en az iki defa düşünmeli.
Ahmet Meriç: Her şey olacağına varır, bizim müdahalemiz sadece olacak olanın olmasını sağlar.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Sinirlenmek; Doğal Bir Tepki. Peki Bu Enerjiyi Nasıl Kontrol Edeceğiz?


Çarşamba Akşamı Buluşmaları, 11 Temmuz 2012
Konu: Sinirlenmek ve Sinirine Hakim Olup Yönlendirmek.
Katılımcılar: Adnan, Ahmet, İbrahim, Merve, Nilay, Nilgün, Nuriye, Yıldız
Sinirlenmek... Kızmak... Öfkelenmek...
A. Normal,
B. Herkes tarafından hissedilen,
C. Vazgeçilemeyen,
D. Güçlü fakat kontrol edilmesi öğrenilebilen,
E. Saldırganlıkla aynı şey olmayan (saldırganlık; öfkenin kontrol edilemediği durumda ortaya çıkan bir davranıştır),
F. Yukarıdakilerin hepsi.

Eğer cevabınız F ise, öfkenin herkes tarafından hissedilen normal bir duygu olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. Öfke bir davranış değildir. Öfke hayatın bir parçasıdır ve toplumun bize öfkemizle nasıl baş edeceğimizi öğretmede pek başarılı olduğu söylenemez. Genellikle kızların öfkeli görünmesi hoş karşılanmazken, erkeklerin öfkelerini olumsuz davranışlarla dışa vurmaları teşvik edilir ve ödüllendirilir. Peki öfke nedir?

Öfke uygun ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Ancak kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüşürse okul-iş hayatında, kişisel ilişkilerde ve genel yaşam kalitesinde sorunlara yol açar. Pek çok kişisel ve sosyal problemlerin (örneğin, çocuk istismarı, aile içi şiddet, fiziksel ya da sözel saldırganlık, toplumsal şiddet) temelinde öfke vardır. Öfke hem dışsal, hem de içsel bazı olaylarla ortaya çıkar. 
Arkadaşınız, anneniz, kardeşiniz, sokaktaki bir adam, öğretmeniniz gibi belli bir insana öfkelenebileceğiniz gibi; trafik sıkışıklığı, iptal edilen bir randevu gibi bir olaya da öfkelenebilirsiniz. Öfkelenmenizden kendi kişisel kuruntularınız sorumlu olabileceği gibi, daha önceden başınızdan geçmiş ve sizi öfkelendirmiş bazı olayların anıları da sorumlu olabilir.

Genellikle öfkeye yol açan nedenler arasında; engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, tacize uğrama, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sayılabilir.

Psikologlara göre, öfkelendiğimizde 5 boyut birbiriyle ilişkili ve eşzamanlı olarak aktif olur. Bu boyutlar: 

• Biliş – O andaki düşüncelerimizdir.
• Duygu – Öfkenin yol açtığı fiziksel uyarılmadır.
• İletişim – Öfkemizi çevremizdekilere yansıtma biçimimizdir.
• Etkileniş – Öfkeli olduğumuzda hayatı algılayış biçimimizdir. 
• Davranış – Öfkeli olduğumuzda sergilediğimiz davranışlardır.



Öfkemizi Boşaltmak İyi Midir?
Araştırmalar, kızgınlık duygusunun “boşaltılması”nın kızgınlık, öfke ve saldırganlığı daha çok arttırdığını ve sorunu çözmek için hiçbir yararı olmadığını göstermektedir. Onun için en iyisi, kızgınlığınızı neyin tetiklediğini bulmanız ve kendinizi kaybetmeden, bu nedenlerle başa çıkabileceğiniz stratejileri geliştirmenizdir. 


Öfkeyi doğru ifade etme becerisini kazanmaya “öfke kontrolü” denir. Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır. 

Öfke kontrolünü öğreten pek çok yöntem vardır. Doğru yöntem kişiden kişiye değişir. Doğru yöntemi belirlerken; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken temel faktörlerdir. *


Sonuç olarak:
Adnan: Sinirlenmek cezayı gerektiriyor o da bağırmak değil.
Ahmet: Problemlere sinirlenmeden, sanki bir fizik, matematik problemiymiş gibi masaya yatırarak çözüme ulaştırmaya çalışmalıyız.
İbrahim: Sinirlenmek insani bir duygudur. Onu kontrol ettikçe insani yanımız güçlenir.
Merve: Sinirlenmek önüne geçebileceğimiz bir duygu değil belki ama şiddetini azaltmayı başarabiliriz. İçinizden 10 kadar saymak, derin nefesler almak, mizaha baş vurmak gibi yöntemlerin rahatlamamızı sağladığını düşünüyorum. Kendimizi sakinleştirecek yöntemleri bulmamız gerekli.
Nilay: Sinirlenmek en başta kendimize bir cezadır.
Nilgün: Değerlerimiz ne kadar derin ve güçlü ise öfkemiz o kadar kontrollü olur.
Nuriye: Sinirliliğini kontrol altına alabilen kişinin verimliliği artmaktadır.
Yıldız: Sinirlenmek ilk önce kendimize zarar verdiği için çözümleri sinirlenmeden bulmalıyız.


*Kökdemir, H. (2004). Öfke ve öfke kontrolü. PiVOLKA, 3(12), 7-10.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Aile ve Özgürlük


Çarşamba Akşamı Buluşmaları, 4 Temmuz 2012
Konu: Aile içerisindeki "birey" ve "bireysel özgürlük" kavramı. 
Soru: Sizce; ne olursa aile içerisinde özgürlükten söz edilebilir?
Katılımcılar: Ahmet, İbrahim, Kemal, Merve, Nilgün, Nuriye, Yıldız

Aile: Toplumun en küçük birimi olarak kabul edilir. Bu kavramdan; bir evde oturan anne ve baba ile , varsa onların evlenmemiş çocukları anlaşılır. Daha çok sayıda akrabadan oluşan birimi, hatta bir soyu ya da sülaleyi tanımlamak için de "aile" sözcüğü kullanılır. 


* Bizlerin bu konuyu tartışırken ele almayı uygun gördüğü aile kavramı ise "aynı çatı altında yaşayan ve aralarında kan bağı bulunan kişiler"in oluşturduğu topluluktur.

Özgürlük: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbesti. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.

Psikorehberi: Günümüz medeniyet anlayışının ulaştığı noktada bireylerin temel hak ve özgürlükleri vardır. Bireyin bir toplum birimi olan aile içerisinde birtakım özgürlüklere sahip olması gerektiğini söyleyebiliriz. Bunları;
  • Şimdi ve burada olanı duyma ve görme (algılama) özgürlüğü
  • Kendi düşündüğünü olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü
  • Kendi duygularını olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü
  • Kendi arzularına göre bir şeyi isteme ya da reddetme özgürlüğü
  • Olmak istediği yönde gelişerek kendi özünü gerçekleştirme özgürlüğü
şeklinde sıralayabiliriz.

Sonuç olarak;

Ahmet: Aile içerisinde bireyin "ben olması" desteklenmeli. Ortak değerler demeti olmalı ancak bu değerler değişime açık olmalı.
İbrahim: Temel değerleri bağlılık ve sevgi olan ailelerdeki bireyler özgürdür.
Kemal: Özgürlük ve sorumluluk birbirinden ayrılmaz bir bütündür ve bu iki kavram birbirini dengeleyecektir.
Merve: Eğer koşulsuz bir sevgi ortamı var ise, aile içerisinde "benlik" ve "bireysel özgürlük" gerçekleşebilir.
Nilgün: Aile içi kurallar ve değerler birbirine karıştırılmamalı. Aile içi değerler yerine oturmuş ise kurallara gerek kalmaz ve bireyler kendini özgür ve ait hissederler.
Nuriye: Aile içinde "ben"leri (kişisel bütünlük) tamamlamadan "biz"i oluşturamayız. Aile içinde bireylerin özgürlüğü yok ise "biz"den söz edemeyiz.
Yıldız: Aile ve özgürlükten söz edebilmek için önce "ben" olabilmek gerekir.

Aile içerisindeki bireylerin gerçekten özgürlüğünden söz edilebilir mi? Yorumlarınızı bekliyoruz.

** Ayrıca istiyoruz ki, ele alınmasını istediğiniz konu başlıklarını bu platformda birlikte tartışalım. Lütfen yorumlarınızda bu konuları da belirtin.